Büyükada’da bazı barış aktivistlerinin toplanmasını yandaş medya ve hatta Cumhurbaşkanı “büyük bir casusluk olayı” gibi aktardı kamu oyuna. Aralarında tanıdığımız Günal Kurşun’un da bulunduğu 7 kişi tutuklandı, diğerleri tutuksuz yargılanacakmış. Gizlilik kararı olan dosya hakkında yandaş medyada akıl almaz iddia ve iftiralar yer aldı. Türkiye’yi çökertmeye çalışan bir casusluk örgütü ele geçirilmiş falan filan. Ortada ne olup bittiğine dair somut bir şey yokken, gözü dönmüş yalaka yandaşlar iftirada sınır tanımadan desteksiz atmaya devam ettiler. Biraz vicdanı olan bazı yandaş yazarlar dahi, bu yalanları eleştiren yazıları kaleme almak zorunda kaldı. Ama “sahibinin sesi” borazanlar, yalanlarına yalan katarak büyüttüler konuyu. Hatta olayla hiç ilgisi olmayan kişileri de işin içine katarak senaryolarını yutturmaya çalıştılar. Bu yalaka, yandaş, FETÖ dönmesi yazarlardan biri Enis Berberoğlu’nun kızını dahi bu “casusluk olayı”nın içinde göstererek Büyükada’da tutuklananlar arasında göstermeye utanmadı. Utanmazlığını daha da artırarak, genç bir avukat olan Enis Berberoğlu’nun kızını FETÖ’cüEkrem Dumanlı’nın gelini diye yazdı. Bu genç meslektaşımız Ekrem Dumanlı’nın gelini olmadığı gibi, bildiğim kadarı ile evli bile değil! Toplantıya katılmadığı gibi, tutuklanması da söz konusu değil. Masum insanlara iftira atmanın İslam dininde “kul hakkına tecavüz” anlamına geldiğini bile bile bunu yapan bu azgın yalancılar halen Büyükada’da “büyük bir casusluk olayı”nın varlığından bahsetmeye devam edip, milleti uyutmaya çalışıyorlar.
Zamanla her şey ortaya çıkacak, bunun köpürtülmüş, abartılmış, saptırılmış, yalanın daniskası olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Bu tür darbe dönemlerinde benzer psikolojik vakalar görüldüğünü ve iftira denilen karaktersizlik hastalığının hemen devreye girdiğini geçmiş deneyimlerimiz bize göstermiştir. Paranoyak ruh hastası tiplerin ihbarları hizmete amadedir. Devletin tepe noktasındakilerin de bu paranoyaklara inanarak açıklamalar yaptığını tarih bize göstermiştir.
Size bugün bir başka “Ada Hikayesi”nden bahsetmek istiyorum. Adnan Menderes ve arkadaşları Marmara’daki Yassıada’ya tıkılıp sözde yargılamaları devam ederken, bir dedikodu yayılır. Bazı kişiler İstanbul sahilinden Yassıada’ya tünel kazarak çok sevdikleri Menderes ve arkadaşlarını kaçıracaklarmış! Bu akıl almaz dedikoduyu devletin tepe noktasındakiler dahi ciddiye alırlar. Düşünebiliyor musunuz; İstanbul sahilinden Yassıada’ya tünel kazmanın ne demek olduğunu? Bu inanılmaz yalana Devlet Başkanı ve darbecilerin başı Cemal Gürsel dahi inanmış ve kamuoyuna bu konuda açıklama yapmış, bazı kişiler bundan dolayı yargılanmıştır.
Yeni yayınlanan bir kitapta konu şu şekilde anlatılıyor;
“İstanbul’dan Yassıada’ya tutukluları kaçırmak için tünel kazıldığı iddiasını ciddiye almışlardır. Nitekim, konuyla ilgili olarak, halk arasında Tünelciler Davası olarak anılacak bir kovuşturma başlatılmış ve bazı tutuklamalar yapılmıştır. Örneğin Türkiye Taşıt İşçileri Sendikaları federasyonu Başkanı Mehmet İnhanlı bu kovuşturmada sanık olarak tevkif edilmiş ve 11 ay tutuklu kalmıştır. Söz konusu gelişmelere dair Cemal Gürsel, böyle bir girişimin ortaya çıkması durumunda “Yassıada’nın kana bulanacağı” tehdidinde bulunmuştur.”(Kerem Yavaşça, “Ada’da Bir Müsamere: Düşükler Yassıada’da”, Hazırlayan: Mehmet Kaan Kaynar, Türkiye’nin 1960’lı Yılları, İletişim Yayınları, 2017, sh. 120, 121
Siyasi olarak Menderes’in karşısında olan ve hatta askeri darbeyi de desteklemiş olan İsmet Paşa’nın damadı Metin Toker bile bu yalana inanmamış ve şöyle yazmıştı;
“Kabuk değiştirmiş Milli Emniyetin ve iki Sıkı Yönetimin zehir hafiyeleri gün geçmiyordu ki bir “yeni komplo” keşfetmesinler ve şu kadar, bu kadar insanın tevkif edildiği haberi açıklanmasın. Gürsel de hemen bir demeç veriyor, jetlerle kemik yığını haline getirilecek kimselerden, darağaçlarından, kurşunlardan ve süngülerden bahsediyordu. Bunlar halkın ezik yüreğine biraz daha eziklik veriyordu.
İstanbul’da ihtilal sonrasının belki de en komik hadisesi cereyan etmiş, bir takım adamlar, Menderes’le arkadaşlarını Yassıada’dan kaçırmayı planlamak suçundan yakalanmışlardı. Bu işi nasıl yapacaklardı, bilir misiniz? Yenikapı sahillerinden Yassıadaya bir tünel kazarak!. Bu yoldaki ihbar sadece Sıkı Yönetimin iltifatına mazhar olmamış, İhtilalin başı Gürsel de o dehşetengiz demeçlerinden birini patlatmış, “Alimallah herkesi toz ederiz” manasına tehditler savurmuştu.”(Metin Toker, İsmet Paşayla 10 Yıl, Akis Yayınları, 1. Baskı, 1967, Üçüncü Cilt, sh. 191, 192).
Evet, 57 yıl önce adadaki öykümüz böyle idi. Şimdi aynı paranoyaklıkla adadaki yeni öykü önümüzde! Bekleyelim görelim. Tarih bir gün bunları da yazar!