-ASLA BANA OLMAZ DEMMEYİN,
-BEN TUZAĞA DÜŞMEM DEMEYİN,
-BEN AKILLIYIM FALAN DE DEMEYİN,
-İRADEME KİMSE HÜKMEDEMEZ,
-BEN YAŞ TAHTAYA ASLA BASMAM demeyin…
…
Siz hiç beş dakikalığına iradesiz kaldınız mı?
İradeniz beş dakikalığına başkasının eline geçti mi?
Benim önceki gün geçti, kendimi tanıyamadım,
Kendime sitem üstüne sitem ettim, kahrettim
Özümden utandım, kendimden defalarca özür dilerim,
Öyle bir tuzaktı ki içine düştüğüm, şaşırıyorum,
Kendi kendime üzülmeyi ve kahırlanmayı sürdürüyorum…
…
İradeyi 5 dakika kullanamamak,
Ne kadar kötü, ne kadar korkunç,
Ne kadar tedirgin edici acıydı
Ne kadar büyük utandırıcıydı…
…
72 yaşıma kadar böyle bir olay yaşamadım;
Açıkça itiraf ediyorum, birkaç gün önce,
Beni meslektaşım yani gazeteciymiş gibi
Rol yapıp yanıltan kişi irademi 5 dakikalığına,
Kontrol altına aldı, tamamen bilgim ve istemim dışında,
Hunharca yönetti, bir tür uydusu haline getirdi,
İrademe tekrar ulaşınca kendime çok kızdım, şaşırdım,
Sanki ağzım dilim, elim kolum bağlandı,
Hani sokakta oynarken elinde tutup şeker almak için,
Kandırılıp bakkala götürülen her türlü suiistimale
Açık çocuk kadar saf, kontrolsüz bir çocuk gibiydim,
…
Yani 5 dakika boyunca iradem kendimde yoktu,
Alabildiğine saf, dilsiz, tepkisizdim, aptaldım,
Beş dakika boyunca sanki ben kendim değildim,
Benim kendime sözüm geçmedi, vücudum beni dinlemedi,
Elim kolum hareket etmedi, yönümü bulamadım,
Başkasının yönlendirmesiyle duygusuz robot olmuştum,
O halimdeki kendime inanılmaz acıdım, sitem ettim, kahrettim,
-APTAL MISIN OĞLUM?
-BU KADAR YILLIK GAZETECİSİN,
-BU KADAR YILLIK YAZARSIN
-SALAKMISIN?
-HANİ SEN AKILLIYDIN?
-HANİ DÜŞÜNCENİ YÖNETİYORDUN?
-YAZIKLAR OLSUN SANA,
-KOCAMAN ADAMSIN YUH OLSUN SANA…
…
Kendi kendime bu olumsuz sitemlerimi,
Aslında 5 dakika sonunda öz irademe,
Kavuşunca kendi kendime söyledim;
60 liralık zararla öz irademe hızla geri döndüm,
Hayatımın en büyük dersini bu gün profesyonel
Dolandırıcı bir bayan gazeteci arkadaşımı rolünü,
Profesyonelce oynayan sokaktaki bir kadın,
Başarıyla sergileyip beni kandırarak verdi,
…
Sahtekârlığı, soygunculuğu zekice kullananlar,
Fırsatını bulduklarında tuzağa düşürdükleri,
Saf, benim gibi deneyimsiz kişileri avlama,
İstedikleri şekilde ve anda tuzağa düşürme,
Soyup soğana çevirme, VUR-KAÇ yapma,
Konusunda dünyadaki tüm sistemlerin
Kitabını yazmış, okumuş, yalayıp yutmuşlar…
Benim gibi saf ve kendi dünyasındaki
İnsanları bulduklarında da top gibi oynuyorlar…
…
Olay şöyle oldu; Adana nın göbeğinde saat14:00 civarı,
Hava 40 dereceden fazla sıcak, zor nefes alıyorum,
Düşüncemde elli bin tane farklı sorunla yürüyordum,
Ziyapaşa bulvarındaki müze kavşağında,
Işıklardan dörtyola doğru ilerlerken 30/35 yaşlarında,
Esmer bir bayan çok samimi, inanılmaz biçimde gülümseyerek,
Beni kırk yıllık tanıdığım bir meslektaşım gibi,
…
Yani gazeteci olabileceğini değerlendirdiğim kişi,
Bu şekilde yanıma yaklaştı, çok samimi, inandırıcıydı,
Gözlerimin içine sevgiyle bakıp çok masum görüntüsü verdi,
Benimle birlikte yürüyerek karşıya geçti,
Eliyle bürosunun karşıdaki binanın 2.katında olduğunu söyledi;
-Abi bürom sana kahve ikram edeyim, dedi…
Saf olduğum için, ömrüm boyunca aklımda,
Hiçbir kurnazlık, hile, entrika, sahtekârlık, yalan dolan,
Olmadığı, herkesi kendim gibi bildiğim için kabul ettim,
…
O birkaç adımlık süre sonunda güvenimi tam sağladı,
Yani benim irademi tamamen elin geçirdi,
20-30 adım attık, bende televizyondan beni tanıyor,
Gazeteci meslektaşım yeni kuşak gazetecileri,
Çok fazla da tanımıyorum, galiba onlardan diye düşünüyorum,
Doğruca ilkokulun duvarının bitişiğindeki büfeye götürdü,
-Önce buradan soğuk kahve alalım dedi,
-Yok, ben istemiyorum dedim,
Kendine 60 liralık kahve aldı, parayı ödemem
Gerektiğini düşündüğüm için kartımı çıkartım,
Ödeme yapmaya başlarken kulağımın dibinde, defalarca,
Otomatik şekilde ısrarla ve tekrarlar şeklinde;
-ABİ CEP TELEFONUMU YAZ,
-ABİM CEP TELEFONUMU YAZ,
-ABİ CEP TELEFONUMU YAZ,
-ABİ SENİ ARARIM, SEN BENİ ARARSIN diyordu,
Amacı bilinçli ve profesyonel şekilde tekrarlayarak,
Düşüncemi dağıtıp istediğini yaptırmak, büfeden,
Hedeflediklerini aldırıp, parasını kartımdan ödetmekmiş,
Bir saniye bile susmuyordu, sürekli aynı şeyi söylüyordu,
Ama nasıl peşe öyle ısrar ediyordu ki, şaşırıyordum,
Bende telefonunu yazmam için büfedeki kişinin,
Kartımın geri verilmesini bekliyordum; ama ısrarla
-ABİ TELEFONUMU YAZ,
-ABİ CEP TELEFONUMU YAZ
-ABİ TELEFONUMU YAZ,
-ABİ TELEFONUMU YAZ demeye devam etti,
İnanılmaz düşünce sistemimi karıştırıyordu;
Ama ben de beden diliyle kartımı işaret ettim;
-Kartı alayım falan derken, büfe sahibine sesli biçimde;
-Abi bir kağıt kalem ver diyordu, peşinden de,
Sayısızca, yüzlerce ama aralıksız şekilde,
-ABİ CEP TELEFONUMU YAZ
-ABİ TELEFONUMU YAZ,
-ABİ TELEFONUMU YAZ,
…
Bu davranışı, bu yarattığı kargaşa bile hala uyanmıyordum,
Aralıksız üst üste defalarca ısrarla tekrar etti,
Ben kartımı elime almak için bekliyorum
Şeklinde işaret ederken;
-ABİ CEP TELEFONUMUYAZ,
-ABİ CEP TELEFONUMU YAZ,
-ABİ LÜTFEN CEP TELEFONUMU YAZ,
…
Büfeci bir parça kağıt, bir kalem uzattı,
Gözüm yine kartımda, büfecideki kartıydı,
Büfeci dedi ki;
-ABİ SİGARA KARTON MU OLSUN?
-BİR KARTON SİGARA 850 LİRA, VEREYİM Mİ?
Birden kendime geldim, ne yapmak istediğini anladım;
-Ne sigarası? Ne kartonu? Ver bir paket sigara dedim…
Yine saflığım devam etti;
-Tek bir paket ver,
Kadın bu arada düşüncemi dağıtmak için hala ısrarla,
-ABİ CEP TELEFONUMU YAZ,
-ABİ CEP TELEFONUMU YAZ,
Papağan gibi durmadan, ama tam profesyonelce ısrarla,
Bir taraftan da dikkatimi dağıtırken, büfeciye, tekrar tekrar,
-BİR KARTON OLSUN,
-BİR KARTON SİGARA dediğini duydum,
…
O sırada büfe sahibinin verdiği kağıtla kalemi
Yine almadım, sinirli şekilde ittim, dikkatimi dağıtmıyordum,
-BİR KARTON SİGARA diye kâğıdı elime tutuşturdu,
Birden sinirlendim, dişlerimi sıktım;
-Ne karton sigarası, sen manyak mısın?
İyice artık uyanmıştım sinirlenip,
- Ver şu kartımı dedim, büfe sahibinin elinden
Hızla çekip aldım, kocaman bir SİKTİİİİRRRR
Çekip arkama bakmadan yoluma devam ettim;
Neredeyse kredi kartımdan 850 liralık bir karton sigarada
Aldıracaktı, son anda uyandığım için iradem yerine geldi,
…
SONUÇ OLARAK; Bu gün hayatımın en büyük dolandırılma dersini aldım; saf köylü çocuğu olarak kimseden şüphelenmediğim için, herkesi kendim gibi bildiğimden dolayı, gazeteci bayan meslektaşım, beni tanıyor,
Bürosuna kahve ikram etmek istiyor, bürosuna gideceğiz diye beklerken, geçte olsa tuzağın ve dolandırılmanın farkına varmıştım…
Çünkü o bölgede yine bürosu olan bir bayan gazeteci arkadaşım vardı; bazen uğrar çayını içerdim, belki de ona inanarak birkaç dakika bu kişiye o nedenle inandım; büfecinin ta ki,
-SİGARA BİR KARTON MU OLSUN?
-850 lira ama dikkat et demesiyle birlikte,
Deyince jetonum düştü; esmer 30-35 yaşlarında bir kadın
Ama tam bir profesyonel, tam bir sahtekâr, tam profesyonelce bir dikkat dağıtarak insanları tuzağa düşürüp soyma VUR KAÇ avcıydı…
Saf ve dürüst olduğum için 60 liralık soğuk kahvesinin parasını kartımdan ödeyip kurtuldum…
-ABİ TELEFONUMU YAZ,
-ABİ TELEFONUMU YAZ,
-ABİ TELEFONUMU YAZ diye lafa tuttuğunda
Büfe sahibinin de beni uyarmasıyla bir karton sigara parası olan 850 liralık vurgun yemeden, direkten dönüp kurtulduğum için kendimi şanslı saydım…
…
Gazetecilik, yazarlık, televizyon programcılığı, yani olayları izleyen, gözleyen, yazan, anlatan kişi olmanın dolandırılmamak, soyulmamak gibi konularda hiçbir bahanesi yok;
Boş anınızda, inanılmaz şekilde iradenizi ellerine geçiren profesyonel sahtekârlar sizi ananızdan doğduğunuza pişman edebilir; sahip olduğunuz hatta olmadığınız her şeyini alıp kaçabilir…
Ben bu gün hayatımın en büyük dersini aldım,
Kendimi şanslı bir hayat öğrencisi sayıyorum…
-İNSAN KAÇ YAŞINA GELİRSE GELSİN HAYAT İSİMLİ MEKTEPTEN ASLA MEZUN OLAMAZ demişti bir filozof;
…
-İNSAN KAÇ YAŞINA GELİRSE GELSİN ÖĞRENECEKLERİ ŞEYLER ASLA BİTMEZ demişti başka akıllı insan da…
Bu gün hayatımın en iyi en büyük dersimi aldım; bu günü asla unutmayacağım… İradenizi saniyelik bile olsa sakın başkasına kaptırmayın, pişmiş tavuğun başına gelmeyenleri başınıza getirir, karşınıza geçip gülerler… ALLAH DOSTLARIN DEDİĞİNDEN EYLESİN…