Büyükada’da bir otelde toplantıdayken gözaltına alınıp tutuklanan barış aktivistlerinin ilk duruşmada tahliye edilmeleri beni hiç şaşırtmadı. Bu kişiler tutuklandığında kaleme aldığım “ADADAKİ TİYATRO” başlıklı yazımda “Zamanla her şey ortaya çıkacak, bunun köpürtülmüş, abartılmış, saptırılmış, yalanın daniskası olduğunu hep birlikte göreceğiz” demiştim. O yazımı, suçlamaların “paranoyaklık” olduğunu belirterek ve “bekleyelim görelim, tarih bunları da yazacak” diyerek bitirmiştim. Bekleyelim dedik ama fazla beklemeye gerek kalmadı. Şimdi görüyoruz ki, “büyük casusluk olayı” denilen, “ülkede kaos çıkaracaklar” diye suçlanan bu insanların tutuklanmasının bir gereği yokmuş!
Bir ayrıntıyı daha belirteyim; yabancı uyruklu olanların yurt dışına çıkmasına dahi izin verilmiş. Nitekim yabancı uyruklu olanlar memleketlerine döndüler. Bizim yerlilerin ise yurt dışına çıkmasına yasak getirilmiş. Bu kişiler gerçekten de “büyük casusluk olayı”nın failleri ise, yabancı olanların yurt dışına çıkmalarına neden izin verildi? “Büyük casusluk olayı” gerçek değilse, diğerlerine neden yurt dışı yasağı getirildi?
İşin bir başka ilginç tarafı da Almanya’nın eski Başbakanı Schröder’in Tayyip Bey’le gizlice görüşüp, Alman vatandaşı olan tutuklunun bırakılmasını rica etmesidir. Bizimkiler ağızlarını açtığında “bizde yargı bağımsızdır, biz bağımsız mahkemelerin işine karışmayız” dediklerinde nedense bende bir gülme nöbeti başlıyor. Anlaşılan o ki, Tayyip Bey “ricayı” kırmamış ve “Türkiye’yi bölmek isteyen büyük casusu” serbest bıraktırmış. Üstelik memleketine dönmesine bile izin verilmiş. Bizim Adalet Bakanı bu iddiaları yalanladı ama, ne yazık ki görüntü bundan ibaret!
Şimdi sırası gelmişken, bu olayı “Türkiye’yi bölmek isteyen büyük casusluk olayı” gibi akıl almaz iftiralarla büyütüp kamuoyuna sunan yandaş medya hakkında da iki laf etmemiz gerekiyor. Bu utanmazlar “hainler, ajanlar, casuslar” diye bangır bangır bağırmıyor muydu? Bunlar değil miydi “yabancı ajanlar, Almanya’nın kaos planı” diye milleti kandıranlar?
Bir yandaş gazete aynen şöyle manşet atmıştı; “İŞTE ZAMAN AYARLI KAOS PLANI”. Devamında da “Büyükada’da darbe toplantısına dair kan donduran detaylara her geçen gün yenileri ekleniyor” diyerek yalanlarına devam ediyordu.
Bir başka utanmaz yalancı AKŞAM gazetesi de “AKŞAM BÜYÜKADA TARTIŞMASINI BİTİRİYOR” diye manşet atıyor ve “İŞTE O MASADAKİ İHANET HARİTASI” diyerek piyasada mebzul miktarda bulunan bir haritayı masaya yatırıyordu.
Bir başka utanmaz yalancı STAR gazetesi de birinci sayfadan büyük harflerle “BÜYÜKADA’DA İNGİLİZ PARMAĞI” başlığını atıyor ve altında da; “İnsan hakları savunucusu görüntüsü altında Gezi benzeri kalkışma planlanan Büyükada’da ihanet buluşmasının arkasından ABD’nin CIA ve İngiltere’nin M16 Örgütleri çıktı” diyordu.
Bir başka yandaş, yalaka, yalancı ve iftiracı gazete de “TAŞLAR YERİNE OTUROYOR MU” başlığı altında verdiği haberde kendine taşları yerli yerine oturtarak, Enis Berberoğlu’nun henüz evli olmayan avukat kızını Ekrem Dumanlı’nın gelini olarak takdim ediyor ve bu kızın Büyükada’da casuslarla provokasyon toplantısı yaparken gözaltına alındığını yazıyordu. Bu meslektaşımızın o toplantıda olmadığını ve gözaltına alınanlar arasında olmadığını belirtmemize gerek yok sanırım.
Örneklerini verdiğim bu yandaş gazeteler dindar geçiniyorlar ama her türlü yalan ve iftirada sınır tanımıyorlar. Yalan ve iftiranın günah ve hatta kul hakkına tecavüz olduğunu bilmiyorlar mı? Sorgulama özürlü bir kısım zevat ise “Hayırlı Cumalar” mesajının ardından bu yalan haberleri paylaşarak, bunların yalanlarına ortak oluyor! Maalesef bu yalancı medya ve onun eleştirel bakıştan mahrum “okuyucu” kitlesi, dinin içini boşaltıp, özünü yok etmeye çalıştıklarının ne kadar farkındadır? Kendileri gibi “dindarlar” yüzünden insanlar dinden soğuyor, bunlar farkında değil!
Bu yalancı medyanın haberleri fos çıkınca, şimdi birbirlerini suçlamaya başlamışlar! Cumhurbaşkanını yanlış yönlendirdikleri için birbirlerini FETÖ’cülükle suçlamaya başladılar. “Sen Cumhurbaşkanımızı yanılttın, o halde FETÖ’cüsün” diyor biri.. Diğeri de “sen daha fazla yanılttın, sen daha FETÖ’cüsün” diyor. Ben de Allah akıl fikir versin diyorum! Bunların yazdıklarına inanıp paylaşanlara da Allah’ın verdiği aklı biraz kullanmalarını tavsiye edeceğim.
Evet! Adadaki Tiyatro’nun ikinci perdesi de böyle kapandı! Üçüncü perdede görüşmek üzere…