Marketteki çerez reyonunda kabak çekirdeği içinin paketlenmiş olarak satıldığını ilk gördüğümde hayli ilgimi çekmiş ve şaşırmıştım.
Zira biz çekirdeği çitleyerek yemeye alışmış bir toplumuz.
Kabuğundan ayıklanmış olan için doğrudan yenmesine alışkın değiliz.
Kabak çekirdeği içini paket olarak alıp, denedim ve hiç tad almadım.
Hareketten hoşlanmayan tam bir tembel insan işi.
Çorabını bile hizmetçi yardımı ile giyen Oblomov’a göre bu iş.
Avuçlayıp ağza atmak kolay ama çitlemenin tadından eser yok.
Çekirdeğin tadını almak için biraz eylem gerekli.
Eylemsiz, emeksiz yemek bize göre değil.
Uç kısmını dişlerinin arasına alıp, ustalıkla sıkıştırarak içini dil yardımı ile ağız içine atıp, kabuğunu havalı şekilde üflemenin keyfi bir başka.
Ağız içindeki minnacık özü çiğnerken, kabuğun dudaklarda bıraktığı tuzlanma da zevk verir insana.
Tuzu sadece denizde değil, çitlediğim çekirdek de severim.
Paket bitinceye kadar bırakamamak gibi alışkanlık yaptığını cümle alem biliyor.
İçerdiği vitaminler ayrı bahis.
Psikologlar depresyona karşı terapi vazifesi gördüğünü dahi söylüyorlar.
Ufak bir sorun olduğunu da unutmayalım!
Üflediğimiz kabuklar çevreyi kirletiyor, buna dikkat edelim.
Eve kapandığımız corona günlerinde de yalnızlığımıza eşlik eden bu arkadaşı hatırlatmak istedim.
Bu arada evde kalalım ama evi de kirletmeyin.
Eylem gerekli, emek kutsaldır.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun.