Gündelik siyaseti takip etmeye çalışırken, bazı gelişmeler beni geçmişe, çocukluğuma götürüyor.
Biz çocukların, bahçelerden aşırdığımız elma, armut, erik gibi meyveleri saymazsak, köyde ciddi bir hırsızlık ve benzeri olay olmazdı.
Kimse, kimsenin bağına bostanına zarar vermezdi.
Ama bostanları korumak için korkuluk dikmek bir adet olmuştu. Özellikle kuşlardan ve yabani hayvanlardan bostanı korumak içindi bu korkuluklar.
Korkuluk dediğimiz şey, insana benzetilen basit bir kukladan ibaretti. Bunu gören kuşlar ve diğer hayvanların bu kukladan korkmasını beklerdik.
Adı korkuluktu ama gerçekten korkuyorlar mıydı? Biraz şüpheliyim.
Ama bir çok yerde yaygın bir uygulama olduğu da biliniyor. Muhtemelen başka ülkelerde de korkuluklar dikilmiştir bostanlara.
Bu kadar yaygın olduğuna göre, kim bilir belki de gerçekten korkuluktan korkuyordu hayvanlar!
Hatta bundan türemiş“bostan korkuluğu” diye bir deyimimiz dahi var!
Demem o ki, bostanların bir “bekâ sorunu” vardı ve bu sorunu biz korkulukla çözmüştük!
T şeklindeki iki sopaya eski püskü bir kıyafet uydurup, kafasına da bir kasket kondurdun mu, işe oldu sana bir korkuluk!
Korkuluk deyip geçmeyin! Bağların, bostanların “bekâ sorunu” var! Önemsizmiş gibi dudak bükmeyin öyle!
Bu sorun çok önemli! Adı üstünde “bekâ sorunu!”
“Bekâ sorunu” hakikaten çok mühim!
Daha güzel yiyebilmek, daha fazla yiyebilmek için bostanları korumaya almak lâzım. Bostanın bekâsı için korkuluk şart!
Çok iyi hatırlıyorum! Bazen bostana bir tane korkuluk yetmezdi! Bostanın “bekâ sorunu” için iki korkuluğun ittifakı gerekiyordu! Bu sebeple bostanın değişik yerlerine iki tane korkuluk dikerdik!
Bostanın “bekâsı” için ittifak şattı. Korkuluklar ittifak etmezse “bekâsorunu”nu nasıl çözerdik!
İşte böyle! Biz “bekâsorunu”nu böyle çözmüştük!