10858,52%-2,02
41,65% 0,20
48,93% 0,25
5207,22% 0,96
8575,61% 0,66
Çocuk olmak, hiç bu kadar zor olmamıştı. Eskiden sokak aralarında top koşturan, basit oyuncaklarla dünyayı tanımaya çalışan çocuklar vardı. Çocuğun dünyası, anne-baba, akraba ve komşulardan oluşan dar bir etkileşim alanıydı; sevgiyle, güvenle, tanıdık yüzlerle çevriliydi. Şimdi ise durum bambaşka. Bir tuşla tüm dünyaya açılan ekranlar, çocukların gündelik hayatına sızıyor. Artık sadece mahallenin değil, dünyanın öte ucundaki bir olay bile onların zihninde yankı bulabiliyor.
Bu hızlı etkileşim, henüz kişiliği şekillenmemiş bir zihin için hem büyüleyici hem de yıpratıcı bir yük. Eskiden oyuncaklar da daha masum ve sevimliydi; şimdi ise bazı oyuncaklar, örneğin Huggy Wuggy, Labubu ve Squid Game temalı oyuncaklar, çocukların estetik algısını bozarak karanlık ve korkutucu unsurları sevimli göstermeye, masumiyetin zayıflık olduğu algısını oluşturmaya çalışıyor. Aynı şekilde, Roblox, Fortnite, GTA ve FIFA gibi oyunlar da şiddeti, rekabeti ve hırsı çocukların zihninde normalleştiriyor.
Çocuk, merhamet ve empati duygularından yoksunlaşıp nasıl başa çıkacağını bilemediği bir enerjiyle doluyor. Jean Piaget’nin bilişsel gelişim teorisine göre, çocuklar oyun aracılığıyla çevrelerini tanır, kuralları içselleştirir ve zihinsel olarak gelişirler. Ancak bazı dijital oyunlar bu süreci olumsuz etkileyebiliyor. Çocuklar, eğlendiğini düşünürken farkında olmadan olumsuz duyguları öğrenebiliyor ve bu durum onların zihinsel ve duygusal dünyasında izler bırakabiliyor.
Bu kurguların, oyuncakların, içerik ve içerik üreticilerinin çocukların zihninde iz bırakacağı öngörülmeden hazırlanmış olduğunu düşünmek safdillik olur. Tam da burada Salih Mirzabeyoğlu’nun uyarısı dikkate değerdir: “Beyin yıkama, şahsın kendisinin düşmanın elinde olduğunu bildiği zorlayıcı bir süreçtir. Zihin kontrolü ise daha haincedir; daha karmaşık, daha ince bir zekâ yansımasıdır.”
Oyunlar kadar müzik ve medya da çocukların bilinçaltını etkiliyor. Popüler şarkılar; şiddet, cinsellik ve madde kullanımını normalleştirebiliyor. Heijan’ın “Bonzai Bom Bom” ve Ezhel’in “Derman” şarkıları buna örnektir. K-pop dünyasından CJamm’ın “Error” şarkısı da benzer temaları işliyor.
Ayrıca bu dünyada neredeyse herkesin tek tip bir görünüm sergilemesi, çocuklar ve gençler üzerinde estetik ve kimlik algısını da etkiliyor. Athena’nın “Ses Etme” klibinde bir drag queen hikâyesi, Emel Müftüoğlu’nun “Korkuyorum” klibinde ise lezbiyen bir aşk teması öne çıkıyor.
Bu örnekler, müziğin çocukların ve gençlerin değer yargılarını ve davranışlarını şekillendirmedeki etkisini ortaya koyuyor. Tarihimiz, sanatın insan ruhunu besleyip geliştirebileceğini kanıtlıyor. Osmanlı döneminde müzik yalnızca eğlence değil, aynı zamanda şifa aracı olarak kullanılmıştır. Edirne’deki II. Bayezid Darüşşifası’nda akıl hastalarına özel makamlar dinletilmiştir. Hüseynî makamı zihinsel rahatsızlıkları yatıştırırken, Segâh makamı kalp ve fiziksel rahatsızlıklarda sakinleştirici etki sağlamıştır. Yakın dönemde ise Barış Manço, müzik aracılığıyla çocuklara ve gençlere olumlu mesajlar vermeyi başarmış; şarkılarıyla eğlenceli bir şekilde değer aktarımı yapmıştır.
Günümüzde de teknoloji doğru kullanıldığında benzer bir rol oynayabilir. Aileler, teknolojiyi yasaklamak yerine çocuklara sağlıklı kullanım alışkanlıkları kazandırmalıdır. Ekran süresini sınırlamak, oyun ve içerikleri çocuklarla birlikte seçmek kadar, onlarla sağlıklı bir iletişim kurmak da önemlidir. Çocukların eleştirel düşünme becerisi; samimi sohbetler, insani değerler ve karşılıklı saygı ortamında gelişir.
Eğitimciler, dijital okuryazarlık öğreterek ve öğrencileri bilinçli içerik seçmeye yönlendirerek sürece katkıda bulunur. Faydalı içerik üreticileri ise yaşa uygun, eğitici ve pozitif içerikler sunarak çocukların zihinsel ve duygusal gelişimini destekler. Spor, sanat, kitap ve doğa etkinlikleriyle bu denge sağlanmalı ve çocukların yaş seviyesine uygun olarak, küçük yaştan itibaren İslami ve imani değerler konusunda da bilinçlendirilmelidir. Çocuklarımızı ekranların karanlığına mahkûm etmek değil, ışığını doğru kullanmayı öğretmek… Geleceği korumanın tek yolu budur. Ekranlar onların dünyasına sızdı ama hangi değerlerle yoğrulacakları hâlâ bizim elimizde. Aylık Baran Dergisi 43. Sayı, Eylül 2025