Rahmetli Uğur Mumcu ile ilgili bir yazıda okumuştum; yakın dostu olan bir hukuk profesörüne “hocamız, birisinin idamını istiyorsa, Medeni Kanun’dan bile idamla ilgili bir madde bulur” diyerek şaka yollu takılırmış. Her şakada biraz ciddiyet vardır diyerek, o hukuk hocasını biraz araştırmıştım. Özellikle 27 Mayıs 1960 darbesini takip eden günlerde Forum’da yayınlanan bir yazısı dikkatimi çekmişti. Aman Allahım! Dehşete düşmüştüm! Daha darbenin başında, yargılamalar bile yapılmamış, ama hukuk hocamız “Demokrat Partililer için suçsuzluk karinesi geçerli değildir, onlar için suçluluk karinesi geçerlidir, hepsi içeri alınmalı ve bırakılmamalı” diyordu. Bizim devrimciler bu adamdan “büyük hukukçu” diye bahsettiklerinde ben de acı acı tebessüm ederim.
Çok şükür, hukuku böyle eğip bükme dönemini bitirdik! Bundan böyle, hukuk devleti de hukukun üstünlüğü de AKP’li hükümetler sayesinde tıkır tıkır işliyor!
Gerçi “yasama organı” denilen meclis yasa yapmayı bırakmış durumda, ama çok da önemli değil! Onun işini birileri gece yarısı hazırladığı KHK ile meclisten daha iyi yapıyor! Meclise gerek kalmadı ama “kuvvetler ayrılığı öldü” diyenleri yalancı çıkarmak için meclis gereklidir ve de yaşamalıdır! Kuvvetler ayrılığı denilen çadırın bir ayağını meclis oluşturuyor, kapatırsak fitne fesat peşinde koşanlar demezler mi, “çadırın bir ayağı çöktü” diye?
Çadırın diğer ayağını “yargı” oluşturuyor ve çok sağlam vaziyette yerli yerinde duruyor çok şükür! Öyle düşük puanla, uyduruk mülakatla kimse hakimlik ve savcılık mesleğine alınmıyor! Sınavlar oldukça kaliteli! ÖSYM hata yapar ama Adalet Bakanlığı yapmaz! Üstelik denetime de açık! Hatta mülakat sınavlarını dahi kamu oyunun göz önünde, kamera kaydına alarak yapıyorlar! Hele ki, mülakata giren kişi “çook ak olan partilimiz” ise, onu kesinlikle mesleğe almıyorlar! Alıp da el alemin ağzına sakız mı olsunlar? Hem böyle yapmasalar bir zamanlar bir CHP’li Bakanın yaptığından ne farkı kalır? Hatta ve hatta soruları çalan FETÖ’den ne farkı kalır? Çoook“ak olan partimiz” daha ne yapsın? İşte böyle! Çadırın ikinci ayağı da yerli yerinde sağlam duruyor! Kim demiş “kuvvetler ayrılığı çöktü” diye?
Çadırın esas oğlanı, pardon esas direği çok şükür her şeyi düşünüyor, her şeyi yapıyor, kimseye iş bırakmıyor! Bu millete iyilik yaramaz! Gece gündüz, yargıya racon kes, yasamanın yükünü üslen, dünyaya nizam ver, yine de beğenmesinler!
Utanmadan bir de eleştiriyorlar! Neymiş efendim; Anayasa’nın 121’inci maddesinin üçüncü fıkrasında KHK ile sadece“olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda” düzenleme yapılabileceği yazılıymış! Yani çadırın esas oğlanı, pardon esas direği bunları bilmiyor mu? Her şeyi bilen, bunları mı bilmeyecek? Çıkartılan KHK’lerin hangisinde “olağanüstü halin gerekli kılmadığı” konular var? Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar sizi! Siz ne anlarsınız anayasadan, siz ne anlarsınız KHK’dan?
Dillerine dolamışlar kış lastiğini! “Kış lastiğinin olağanüstü halle ne ilgisi var”mış! Güzel kardeşim, ilgisi olmasa da, olmayan ilgi bir şekilde kurulur! Nasıl ilgisi olmaz? Kış lastiğinin olağanüstü halle çok güçlü ilgisi var ve siz o ilgiyi bilemezsiniz! Onu sizin yerinize düşünenler bilir! Siz kış lastiğinin araçlara kışın takılması gereken lastik olduğunu bilmiyor musunuz? Teröristler araç kullanmıyor mu? Bomba patlatmak için karda kışta Ankara’nın göbeğine kadar gelmiyorlar mı? Gelirken kış lastiği takmadan mı gelsinler? Bu kadarını da mı düşünmediniz? Sizin düşünemediğinizi çadırın esas oğlanı, pardon esas direği elbette düşünecek!
Çok bilmiş bazı tiplere göre; “KHK ile af çıkartılıyor, vergi düzenlemesi yapılıyor, bunların mutlaka mecliste kanunla yapılması gerekir”miş! Bunlar da “olağanüstü halin gerekli kıldığı” hal değilmiş! Çok bilmişlerin bildiği bu kadar olur işte! Nasıl ilgisi olmaz? Cezaevi koğuşlarında 10 kişilik yerde 30 kişi kalıyor! İçerde 22 bin kişi kapasite fazlasıdır. Yeni gelenlere yer açmasın mı “çook ak partimiz”? Olağanüstü halle ne kadar yakından ilgili olduğunu gördünüz mü? İlla bu ilgiyi gözünüze mi sokalım? Gerçi gözünüze de soksak anlamazsınız siz!
Bir de şunu anlamıyorum; koskocaman hukuk profesörleri bas bas bağırıyor! Kemal Gözler, İbrahim Kaboğlu, Metin Günday sıraya girmişler, “kuvvetler ayrılığı çöktü” diyorlar! Yahu niye çöksün? Esas direk yerinde dimdik duruyor! Hem bu profesörler ne anlar çadırdan, ne anlar kuvvetler ayrılığından? Onlar bilmez, Bekir’le Burhan bilir! Onlar da bilmese bir bilen bulunur!
