Abbas Bilgili


Dersimiz demokrasi...


Şiirlerini sevdiğim Necip Fazı Kısakürek’in önerdiği siyasal modeli zerre kadar sevmem. Teorik düzeydeki siyasal düşüncelerini, yönetim modeliniİdeolocya Örgüsü isimli kitapta formüle etmiştir. Takdim edilen sistem tam anlamıyla İslamcı diktatörlüktür. Orduyu merkeze alan, kendisinin de “orducu” dediği bir yönetim. “Başyüce” dediği yönetici için “Kanunun bir şey söylemediği yerde Başyüce’nin emri, kat’idir”diyor (1976 baskısı, sh. 262). Kaza (yargı) cihazı onun adına işler ve adalet onun adına dağıtılırmış (sh. 263). Meclis yerine ikame ettiği “BaşyücelerKurultayı”nda halkın değil Hak’kın seçtikleri görev yapacakmış (sh. 259).Ama bu üyeleri Hak (Tanrı) nasıl seçecek, bu konuda bilgi yok. Saçma sapan, uygulama imkânı olmayan, uygulansa bile insanlara hukuk ve özgürlük tanımayan bir dikta. İslamcı kesimin demokrasiye doğru evrilmesi için bu tür dogmatik metinlerin zihni esir eden etkisinden kurtulması lazım.

Nazım Hikmet de şiirlerinden zevk aldığımız bir değerimiz. Necip Fazıl ile Nazım Hikmet’i şairlik yönleriyle mukayese eden çok olmuştur ama önerdikleri siyasal sistem açısından mukayese edildiğini görmedim. Bu yönleri ile bir mukayeseye çalışacağım. Nazım’ın 1936 yılında yazdığı “Sovyetlerin Yeni Ana Kanun Projesi Dolayısıyla Sovyet Demokrasisi” isimli 40 sahifelik bir kitabı var. Bugün bu kitabı sahaflarda dahi bulmak çok zor. Peşine çok düştüm, bulamadım. Bütün kitapları sürekli basılırken bunun basılmamış olması büyük eksiklik. Gerçi yeni edindiğim bilgiye göre TKP Yayınları 2018’de tıpkı basım yapmış ama 40 sahifelik broşür Nadir Kitap sitesinde 140 TL’den satılıyor. (Solcu dostlarım bulup gönderirlerse çok menün olurum). Kitabı bulamadım ama komünist çizgideki Gelenek isimli derginin Kasım/2016’daki 132. sayısının bu kitabın tamamını dergi içinde makale gibi yayınladığını öğrendim ve dergiyi temin edebildim. Nazım’ın övgü ile bahsettiği Sovyet Demokrasinin bildiğimiz klasik demokrasi ile hiçbir ilgisi yok. Zaten Sovyetlerin  “Halk Demokrasisi” ya da “Gerçek Demokrasi” adı altında uyguladığı sistemin bir diktatörlük olduğunu bu dünyada -üç beş tane fanatikten başka- kabul etmeyen kalmadı. Şunu da belirteyim, Nazım gibi yurt dışına kaçmış olan yakın arkadaşı Zekeriya Sertel de anılarında Nazım’ın “ne eşeklik ettik de buralara geldik” dediğini yazıyor. Muhtemelen son yıllarında görüşünü değiştirmiştir. Ama 1936’da övgü ile bahsettiği Sovyet demokrasinin dikta yönüyle Necip Fazıl’ın önerdiği İslamcı diktadan bir farkı yok.

Bir başka sol yazardan da bahis açmak istiyorum. Doğan Avcıoğlu, solda ve hatta bu ülkenin entelektüel camiasında hatırı sayılır bir yere sahipt. Onun Türkiye’nin Düzeni isimli kitabı aydınlar üzerinde çok etkili olmuştur. Ama burada bir başka kitabından bahsedeceğim. Bu ülkede darbeci askerlerin el kitabı olarak da bilinen, önce “Devrim Üzerine”, daha sonra “Devrim ve Demokrasi Üzerine” ismiyle daha geniş olarak basılan kitapta da demokrasi “cici demokrasi”, “sandıksal demokrasi” gibi ifadelerle küçümsenmekte, “parlamentoculuk” adı altında parlamenter sistem eleştirilmekte ve “tek partili demokrasi” denilen aslında demokrasi ile bir ilgisi olmayan diktacı bir sistem savunulmaktadır. Halen solun içinde bu antidemokratik damardan beslenen kaldı mı bilmiyorum, şayet varsa bu zehirli etkiden kurtulması gerekir.

Bir de Kürtleri temsil etme iddiasındaki PKK /HDP çizgisine bakalım mı? Bu çizgideki Kürt hareketinin anayasası olarak bilinen KCK Sözleşmesinde “halk mahkemesi” denilen infaz aygıtından ve tek belirleyici olan “Önderlik”ten bahsedilmekte. Bu manifestonun 11. maddesinde  “her alanda bütün halkı temsil eden önderlik kurumudur” deniyor ve bu “önderlik”in“temel konulardaki en son karar mercii olduğu” vurgulanıyor. Bunun da diktadan bir farkı yok. Özellikle HDP, demokrasi dersinden geçmek istiyorsa bu tür dikta yüklü metinleri bir kenara bıraktığını göstermelidir.

Yanlış anlaşılmasın diye şunu özellikle belirtmem lazım; her İslamcının her sol görüşlünün ve her Kürt siyasetçisinin (ve hatta her HDP’linin) yukarıda verdiğim örnekler doğrultusunda olduğunu iddia etmiyorum. Ama takdir edersiniz ki, üzerinde durduğum siyasi metinler, bu ülkede önemli bir kesimin kültürel ve siyasal beslenme kaynaklarıdır. Bu kaynaklar sorunlu olunca, bu kişilerin demokrasi anlayışları da sorunlu olacaktır. Bu tür metinleri elbette okumalıyız ama bunlara iman etmiş bir “kesin inançlı” gibi değil, aydınlık ve eleştirel bakış açısı ile okumalıyız.

Ben bu metinleri okuduğumda, George Orwel’inHayvan Çiftliği’nde kurguladığı modele benzerliklerinin dikkat çektiğini fark ettim. Her şeye karar veren bir lider var. Bunun isimi bazen “Yoldaş Stalin”, bazen “Başyüce”, bazen de “Önderlik” olmaktadır. Oysa bizim bu tip kapalı yönetimlere değil, sorgulanabilir, eleştirilebilir, hesap verebilir şeffaf yönetimlere ihtiyacımız var.

 

Esra Ezmeci Mehmet Ali Erbil'e özel hayatını açık açık sordu!

Uzman isim tarih verdi...

Arka Sokaklar’ın Murat’ı Uğur Pektaş yıllar sonra ortaya çıktı! Son haline yorum yağdı

Testi pozitif çıkanlar için iddianame yolda! 5 yıl hapis talebi...

Kainat Güzellik Yarışması'nda şaşırtan anlar! Önce hakaret etti sonra salondan kovdu!

Merve Taşkın İstanbul'u terk edip Mersin'e gitti! Doğayla iç içe lüks villasını paylaştı

Sibel Can gömleğinin düğmelerini açıp dantelli sütyeniyle poz verdi...

Ece Erken Esra Ezmeci'nin doğal olduğuna ikna olmadı! Eğilip baktı...

Kalp krizi geçiren Muazzez Abacı'dan üzen haber geldi...

Şevket Altuğ, Ahmet Gülhan'ın cenazesinde ortaya çıktı! Son hali dikkat çekti