Kelâm… Aklımızdaki duygu ve düşünceleri dış dünyaya taşıyan, insan olmanın en belirgin işaretlerinden biri olan konuşma nimeti. İkisi bir araya geldiğinde insanın hem zihni hem de ruhu anlam bulur. “
Oku” emriyle başlayan bir kitabın yüzyıllardır insanlığa yön vermesi, yazının, bilginin ve öğrenmenin ne kadar kıymetli olduğunu gözler önüne serer. Kur’an-ı Kerim’de kaleme ve satır satır yazılanlara yemin edilmesi de ilmin ve yazının değerini yüceltir. Mevlana’nın “Kelâmından olur mâlum kişinin mertebesi ve mikdârı” sözü kelâmın insanın kimliğini nasıl ele verdiğini anlatırken; Bilge Kağan’ın “Söylenecek ne sözüm varsa bengü taşa kazıdım” cümlesi kalemin kalıcılığını asırlara taşır.
Bugün sosyal medya çağında, dikkatin en değerli sermaye olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Ne dinlediğimiz, ne okuduğumuz ve kimin sözünü ölçü aldığımız her zamankinden daha önemli. İnsanın mecliste ve kitapta muhatabının kelâmına ve kalemine dikkat etmesi, zamanını boşa harcamamak için bir zarurettir. Özellikle günümüzün sanal dünyasında, anlamlı olanla oyalayıcı olanı ayırt edebilmek adeta bir meziyet hâline gelmiştir.
Tam da bu noktada; bizleri kalemle tanıştıran, kelâmla büyüten, yazıyla hemhâl olmamızı sağlayan öğretmenlerimizin hakkını teslim etmek gerekir. Bir harf öğretenin bile kıymetli olduğu bir geleneğin evlatlarıyız. Bugün hâlâ okuyor, yazıyor, düşünüyor ve sorguluyorsak; bir öğretmenin yüreğimize bıraktığı bir ışık sayesindedir.
Bu vesileyle, kalemle kelâmı buluşturan, emeğini geleceğin inşasına adayan tüm öğretmenlerimi sevgi, saygı ve minnetle anıyorum. Kaleminiz güçlü, kelâmınız hikmetli olsun. Kalın sağlıcakla…
