AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi ve Sivil Alan Platformu Başkanı Ayhan Oğan, “Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır” deyince muhalefetten ve kendi partisindeki bazı kişilerden tepki geldi.
Açıkçası ben yadırgamadım, çünkü böyle bir söylemi bekliyordum. Yakın geçmişi incelersek, bunun adım adım geldiğini görürüz. Hazret “demokrasi bizim için bir tramvaydır, istediğimiz durağa gelince ineriz” dememiş miydi?
Zamanın AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun 1 Nisan 2013 günü söylediklerini hatırlayalım. Aziz Babuşcu, yaptığı konuşmada, ''10 yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde bizimle paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar. Çünkü bu geçtiğimiz 10 yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı. Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar. Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak. Onun için işimiz çok daha zor'' demişti.
AKP yetkililerinden bazılarının zaman zaman ağzından kaçırdığı bazı sözlerin sahipleri, önce biraz azar işitir gibi olsalar da, bu tepkinin taktiksel olduğu, bildiklerini okumaya devam ettikleri de bir gerçektir. Esasen bu ağızdan kaçan sözlerin iç güdünün dışa vurumu ve gerçek niyet olduğu da gelişmelerden anlaşılmaktadır.
Bir başka örnek, AKP’li bir hanım milletvekilinin Cumhuriyet Tarihini paranteze benzeterek, yüzyıllık parantezin kapatılacağını söylemesi de bu bağlamda ele alınmalıdır. Parantezi kapatarak kendi kafalarındaki dönemin parantezini açıp, “inşa ve ihya” yolunda anayasa değişikliği ile önemli bir adım atmış oldular.
AKP’ye yakınlığı ile bilinen ilahiyatçı ve İslamcı profesör Hayrettin Karaman’ın 16 Nisan referandumundan sonra kaleme aldığı bir yazısında “İslamcı, parti dahil bütün araçları ve imkanları dâvası için kullanır” diyerek, makyavelizmin İslamcı versiyonu için fetva verdiğini unutmayalım.
AKP yandaşı medyada çok sayıda kalemşor bunu açıkça ya da ima yoluyla dile getirmiştir. Atatürk’e saldırıları ile bilinen ve AKP’ye yakın olan popüler bir tarih dergisi Derin Tarih’in 16 Nisan 2017 referandumundan hemen sonraki günlerde çıkan sayısında Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, Tayyip Erdoğan’la ilgili abartılı övgü dolu satırlarla birlikte “Parlamenter sistemi, politik holiganlarının yaşlı ve bunak zihniyetiyle birlikte 16 Nisan 2017’de tarihe gömdük” şeklindeki düşüncelerini histerik bir sevinç içinde yazmış ve devamında şöyle demişti; “16 Nisan referandumundan çıkan “evet”, ister kabul edin ister etmeyin, Cumhuriyet “mit”inin (Cumhuriyet devletinin değil), Kemal Paşa ve İsmet Paşa mitlerinin bir “mit” olarak ölümünün tescilidir.”
Sayın profesörün referandum analizindeki yanlışlar bu yazımızın konusu değil. Sadece şunu belirtelim ki, Atatürk’ün bir “mit” yani “efsane” olarak bittiğini ifade ederken, yeni bir Erdoğan “mit”i üretmeye çalıştığının farkında dahi değil.
Ancak, 16 Nisan referandumunda çok az bir farkla (ve hile ile) “evet”lerin önde olması Cumhuriyetin bu ülkeye kazandırdıklarından vazgeçilmesini istemeyen büyük bir kitlenin olduğunu da göstermektedir. Yetkilerin tek elde toplanmasına “hayır” diyen, özgürlükler, kuvvetler ayrılığı, basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, evrensel hukuk gibi kriterleri önceleyen bu büyük kitlenin geriye gidişe izin vermeyeceğini düşünüyoruz.